Hani ‘bırak dağınık kalsın’ diye bir laf var ya; inanın başka
dillere bire bir çevrilme olanağı olsa dünyası değişir o dilin, o
ülkenin valla…
Kardeşim şu robotlarda dünyayı ele geçireceklerse
geçirsinler artık, biz insanoğlu olarak yönetemiyoruz işte, gelin
kardeşim bir bilimkurgu fantezisinden öteye geçin hadi...
Geçen
blankayı gördüm tedaş'da, elektirik faturasını yatırıyordu. görseniz
yine çekmiş yeşil takımlarını çok ciks olmuştu.. Ne iş blanka dedim,
valla abi ne olsun yine dünyanın faturası gelmiş dedi. e olum sende hor
kullanma şu elektiriği dedim.haklısın abi dedi.üzüldüm lan bende o öyle
deyince.sonra duydum ki bi hatun ayarlamışlar buna,kızda blankaya senden
elektirik alamadım falan demiş,kızda bi acayipmiş ha,kardeşim sende
blankadan elektrik alamıyorsan afedersin git trafo taktır bi yerine di
mi yani.blanka bu ya boru mu? bende çocuğun morali niye bozuk diyorum,
fatura matura hikayeymiş yani.
Alın bitane bombada konya sanayi
sitesinden mekan adı: Yeşilçam kaporta... tabelada yazan hadise
'arabalara itinayla film çekilir... Sinan çetin usta... ooooo herkes
mizahçı kardeşim....
Banker kastelliyide kaybettik. o değilde
adam daha köyüyle olayı bitirmiş. düşünsene kastel adında bi köyün
var,direk kastellisin o kadar yani, bide bizim köye bak 'bardaklı'
olayımız daha köyde bitmiş bizim hacı.
Aslında düşününce
‘‘bulutsuzluk özlemi’ grubunun adı ne kadar anlamlıymış. Bence en iyi
rock grubu adıdır.bence öyle.( tabi ‘silahsız kuvvet’ adlı rap grubunun
da hakkını yemeyelim)
Görmüş geçirmiş ağabeylerimiz,arkadaşını
tanımak istiyorsan onunla içki masasına otur derler.İyi bir
tespittir,ama daha iyisi vardır; .’Halı saha maçı’..halı saha maçlarının
klişeleri vardır ya hani hayatta değişmez,alın size 1 tane‘’beyler
biraz geriye gelin ya tek başıma defansta duruyorum herkes ilerde kimse
gelmiyor ya’’ tamam duyarlı, bilinçli, ekip ruhuna inanan bir arkadaşsın
sen belli. Ama sakın birazda yeteneksiz olmayasın…
Ya bu arka
sokaklar dizisi var ya hani bu polisli olan (polisli yalnız :-) e geçen
gün o komiserlerden birini (aslında hüsnü çoban diyeceğim ama izlediğim
belli olur boşver, o komser de daha havalı oluyo olum :) eşi aradı ev
telefonundan tamamda Türkiye’deki bütün polisler ücretsiz avea
kullanırlar.Biraz dikkat arka sokaklar ensenizdeyiz ha...
Evden dışarı çıkmayan, hiçbir ortama girmeyen sosyalist arkadaşlara bunsan böyle asosyalist densin.
Ulan
o değilde bu tiki kızlar abartmakta sınır tanımıyorlar, bir adet
tikinin geçenlerde nişantaşında bi bakkalda(bakkal değildir o markettir,
express shoppingtir, ama bakkal değildir nişantaşında bakkal olmaz)
'canpare' adlı o güzel bisküviyi isterken ordan bitanede 'kenpiyır'
verirmisiniz demesine şahit olunmuştur ve olay yerinden koşarak
uzaklaşıp en yakın tdk bürosuna sığınılmıştır... bilginize...
Ateş olmayan yerden gitar çıkmaz....
Çağdaş
Türk filozofu H.Avşar’ın Turkmax kanalındaki stüdyo programını
seyretmeyeniniz varsa aranızda çok şey kaybediyorsunuz. Özellikle
iletişim öğrencilerine tavsiyemdir mutlaka seyredin. Seyredin ama
gözyaşlarınızı tutun.
Mahşeri cümbüş diyorum, her cumartesi diyorum, kaçırmayın diyorum. Dilek diyorum birde yeryüzünde daha iyisi yok diyorum.
Yakarım ulan bu gezegeni…
‘İşi
bilcen işe gitmicen’ hayatımda duyduğum en güzel deyimdir. İstisnalar
dışında böyle bir şey yoktur. Bu deyimin iş ve işçiyle kafa bulma kurumu
tarafından çıkarıldığına inanmaktayım… inanıyorum… inanıcağım…
Bizim
bi arkadaş küçükkene, Ziraat bankasında yalnızca çiftçilerin, tarımla
uğraşan köylülerin v.s çalıştığını zannedermiş, büyüdüğünde bigün ziraat
bankasına yolu düşmüş, anaa bi bakmışki böyle takım elbiseli adamlar
falan her yerde, bi kötü olmuş bu, bağırmış nerde benim köylüm nerde
benim emekçim demeye kalmadan güvenlik bi araba sopa atıp göndermiş
bunu.
İlk çeyreği devirenler daha iyi anımsayacaktır. Dergi
parası diye bir şey vardı ilkokulda ne acayip pis birşeydi o ya. Ünite
parası da denirdi. Sürekli her hafta toplanırdı evdeki muhabbet hiç
değişmezdi baba dergi parası toplayacaklar yarın, tamam veririz. Oooo ne
günlermiş ya… Dergi parasıymış… Şimdiki aklım olsa gider mizah dergisi
alırdım o parayla… E o da dergi sonuçta.
İndira gandi’nin
Hindistan’ın (suikast sonucu öldürülen) ilk kadın başbakanı olmasına ne
diyelim peki. İndira gandi gibi bir adla muazzam bir başarı gerçekten.
Kadın başbakanlığı indira gandi yapmış anlayacağınız. Ulan ölünün de
arkasından konuştuk aman neyse. Kötü konuşmadık fazla.
O değil de
ya bir aralar lazer çılgınlığı sarmıştı ülkeyi, herkesin elinde bir
lazer sağa sola kırmızı nokta tutarak haz almaya yönelik hastalıklı bir
ruh haliydi. Birde bu rahatsızlığın ‘kızlara lazer tutma’ adında
ilerlemiş bir boyutu vardı ki aman evlerden ırak. Geçti geçti Allah’tan
kalmadı onlardan pek.
Ya fuzuli’nin kanun-i’nin maaşı kesince şikayetnameyi yazması…
Bizim
mahallede bir bakkal amca var, ama gör bakkal amca demezsin yani o
derece. Direk iyi akşamlar falan dersin. Ne bileyim günaydın dersin. O
senin bileceğin iş artık. Neyse lafı uzatıp zamandan kazanma taktiğini
elimize yüzümüze bulaştırdıktan sonra devam edelim, bu bakkal amca her
küçük esnaf gibi esprili bir mizaç’a sahip.( küçük esnaf’ta sanki
aşağılar gibi oluyor ama di mi? küçük esnaf… küçük esnaf… seni kimse
sevmiyor) geçenlerde ekmek almaya gittim yine. Tam bakkaldan o sırada
genç bir çocuk geldi tek sigara satıyormuş meğer bizim bakkal, tek
sigara istedi bizim, tek mi çift mi şeklinde espriyi duyunca koşarak
uzaklaştım olay yerinden.
Hani bu define arayan insanlar var ya.
Harbiden ilginçtir bu adamlar aslında. Birçok Türk filminde geyiğe
sarılıp, karikatürize edilmişlerdir defineciler. İşte kahvede
toplanırlar falan, haritalar ortaya çıkarılır. Haritanın yarısını satan
bir adam olur mutlaka. İşin geyiği bir tarafa o nasıl bir bağlanmadır
öyle, mutlak bir inançla define aramak, defineyi bulacağından şüphe dahi
duymamak gerçekten ilginç. Gizemlidir bu adamlar, çaktırmadan sürekli
ararlar, ha bulan olmuş mudur olmamış mıdır orası ayrı ama bu adamlardan
sürekli olur mutlaka bir yerlerde. İlginçtir defineciler.
Gece
denize girildiğinde hissedilen duygu ve ambiyansla, ana rahminde olma
hissiyatı hemen hemen aynıymış. (Karanlık, ıslak, hareketli ve görüş
açısı sıfır.)
Buradan tüm Türkiye’deki belediyelere
sesleniyorum(bak sen köşesine misyonda yüklüyor aklınca.) kaldırım
taşlarını rahat bırakın lütfen!!!!
Her nerede asgari ücret’i
‘’askeri ücret’’ diye telaffuz eden biri vardır. İşte bilsin ki o benim
canımdır, kardeşimdir… Ona can fedadır. Ayrıca çocuk bünyesinin yıllarca
askerlerin aldığı maaş zannetmişliği de vardır bu ücreti. Artık asgari
mi dersin askeri mi dersin. Asında telaffuzunu boşver de o parayla ev
geçindiren süpermenler var bu ülkede. Aslında esas onlar benim
kardeşimdir canımdır…
‘Anlatında beraber gülelim’
Şimdi her şeyi bir kenara bırakıp öldüğünüzü düşünün. Telaş bitti. Daha çok tebessüm edin.
İstiklal marşı&kapanış…
Değmez dediğin insan, kalbinin her kıvrımına değer ya; hayatın en falsolu küfürlerinden biridir bu aslında..!
25 Aralık 2012
Yakarım ulan bu gezegeni…
Subscribe to:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 Comments:
Post a Comment