Vaktin birinde bir Padişah’a çok güzel bir
tavus kuşu hediye etmişler. Demişler ki efendim bu tavus kuşunun eşi
benzeri dünyada yok, çok cins bir hayvandır. Şöyle meziyeti var, böyle
meziyeti var. Öve öve bitirememişler kuşu. Neyse Padişah hediyeyi kabul
etmiş. Demiş ki vezirine nasıl buldun bakalım tavus kuşumu.
Vezir
bu tavus kuşunun bir kusuru var efendim deyince Padişah hiddetlenmiş:
Nedir bakalım benim eşi benzeri olmayan tavus kuşumun kusuru?
Vezir:
‘’ Efendim önce siz bunu size hediye edene sorun sonra söyleyeyim.’’
deyince Padişah çok merak etmiş. Tavus kuşunu hediye edeni çağırtıp
kuşun kusurunu sormuş. İlk önce kuşun hiçbir kusuru olmadığını söyleyen
adam, kellesinin Padişah tarafından alınacağını anlayınca gerçeği
itiraf etmiş: — Efendim bu tavus kuşu yumurtadayken anası öldü biz de
onu bir kaza kuluçkaya yatırdık ama bunun zarafeti ve güzelliğini
gölgelemez.
Adamı yollayan Padişah, Vezir’i çağırtır ve tavus
kuşundaki kusurun ne olduğunu ve bunu nereden anladığını sorar. Vezir: —
Efendim tavus kuşu alımlı hayvandır kasılır yürür. Suyu bile iki
saatte içer çalım satmaktan. Ama bu tavus kuşu, su içerken kaz gibi
boynunu uzatıyordu.
Aferin demiş Padişah ve emir vermiş: Vezirimin yemeğini bir tas artırın.
Aradan
bir zaman geçtikten sonra Padişah’a muhteşem bir at hediye etmişler ki
öve öve bitirememişler. Bu atı dünyada geçecek at olmadığını, şaha
kalktı mı herkesi kendisine hayran bıraktığını, iki günlük mesafeyi
birkaç saatte koştuğunu duyan Padişah büyük bir heyecanla hediyeyi
kabul etmiş. Vezirini hemen çağırtıp muhteşem atını sormuş. Vezir
beğenmediğini söyleyince padişah tekrar hiddetlenip bunda ne kusur
bulduğunu sorunca Vezir daha önce olduğu gibi bunu Padişah’tan atı
hediye edene sormasını ister. Tavus kuşu meselesinde haklı çıkan
Vezir’ine güvenen Padişah atı hediye edeni çağırtır. Atın sahibi de aynı
tavus kuşunun sahibi gibi kellenin gideceğini anlayınca başlar
anlatmaya
— Bu atın anası, babası ataları hepsi soyludur amma
velâkin bu at daha tayken anası öldü bunu bir inek emzirdi. Tek kusuru
bu Efendi’miz.
Padişah Vezir’in cevabını çok merak ettiği için
hemen adamı huzurundan kovmuş ve Vezir’i çağırtmış. Vezir huzura gelip
sabırsızlıkla kendisini bekleyen Padişah’ı bekletmemek için cevabını
verdi:
— Padişah’ım soylu at üzerine sinek konduğunda öyle bir
silkinir ki sinekler üzerine bir daha konmaya çekinir. Fakat bu sizin
at, inekler gibi kuyruğunu sallıyor.
Padişah, Vezirini tekrar takdir ediyor ve emir veriyor: Vezirimin yemeğini bir tas arttırın.
Vezir’in
bunları nasıl tahmin ettiği Padişah’ın aklından bir türlü
çıkmamaktadır. Veziri bir gün tekrar yanına çağırttırdı ve sordu:
—
Söyle bakalım Vezir, ben nasıl bir Padişah’ım benim asil soyum sopum
hakkında ne söyleyebilirsin? Vezir: ‘’ Efendim doğrusunu söylemek
gerekirse siz soylu bir Padişah değilsiniz.’’ deyince, Padişah yerinden
kalktı ve diğer vezirlerine, bu vezirin öldürmesini söyleyecekken
merakı ağır bastı ve otururken neden böyle söylediğini sordu. Vezir
padişah’tan validesi sultan hanım’la bu konuyu konuşmasını daha sonra
kendisinin cevap vereceğini söyleyince Padişah hiç beklemeden valide
Sultan’a gider ve kendisinin neden asil olmadığını sorar.
Valide
Sultan oğluna: ‘’ Oğlum sen Beysin koca ülke senin iki dudağının
arasında as dediğin asılır yaşa dediğin yaşar, sen istemezsen ülkede
kuş bile uçamaz.’’
Annesinin kendisini kandırmaya çalıştığını
anlayan Padişah kılıcını çeker ve annesinin üzerine yürür. Valide
Sultan aman diyerek oğluna yalvarır ve gerçeği anlatır:
— Oğlum,
baban sürekli savaşlardaydı ve benimle çok ilgilenmiyordu. Sarayda çok
yakışıklı ve kuvvetli bir aşçıbaşı vardı, senin baban odur. Bu neyi
değiştirir ki oğlum sen sonuçta Padişah’sın.
Padişah kendisini
bekleyen Vezir’inin yanına gelir ve anlatmasını emreder kendisinin
neden soylu olmadığını. Vezir başlar anlatmaya:
— Efendim Padişah
dediğiniz ihsanda bulunurken kese kese altın verir gümüş verir fakat
siz her defasında bir tas yemek veriyorsunuz. O yüzden sizde Padişahlık
kumaşı yok.
Netice itibariyle katranı kaynat kaynat olmaz şeker cinsine tükürdüğüm cinsine çeker.
Değmez dediğin insan, kalbinin her kıvrımına değer ya; hayatın en falsolu küfürlerinden biridir bu aslında..!
25 Aralık 2012
katranı kaynat kaynat olmaz şeker cinsine tükürdüğüm cinsine çeker
Subscribe to:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 Comments:
Post a Comment