Sizi, herşeyin dört dörtlük olduğu özel bir sinema salonunda,
sadece size özel bir gösterimin yapılacağı çok özel bir filme davet
etsem ?
İnanmayacaksınız belki ama, seyredeceğiniz filmin başrol oyuncusu da sizsiniz...
Film
hayatınızın bugüne kadar ki en özel! anlarından oluşuyor. Bundan hiç
haberiniz yoktu biliyorum. Bu yüzden de karşınızdaki o büyük beyaz perde
de kendinizi en doğal halinizle seyredeceksiniz.
Bu harika bir şey değil mi?
Yalnız baştan kabul etmeniz gereken bir şart var ki; o da filmi sonuna kadar seyretmek zorundasınız.
Film bitmeden salonu asla terk edemezsiniz.
Ne diyorsunuz?
Teklifimi kabul ediyor musunuz?
Filmi izlemeye gelecek misiniz?
Konusunu mu merak ettiniz?
Film,
haksızlık yaptığınız, yalan söylediğiniz, karşınızdaki insanları
aldattığınız anlardan o anlara neden olan olaylardan derlenmiş, size ait
çok özel yakın çekimler içeren, gördükleriniz karşısında sizi şaşkına
çevirecek bir film...
Acaba gerçekten mümkün olabilseydi böyle bir şey;
Kendinizi o koskoca beyaz perdede, yalan söylerken, aldatırken, başkalarına haksızlık yaparken seyretmeye dayanabilir miydiniz?
Benliğinizin
gizli ve erişilmez sandığınız en kuytu köşelerindekiler, tavan arasında
en karanlık köşelerde sakladığınız anılarınız, o büyük beyaz perdeye
yansıdığında neler hissederdiniz?
Bugüne kadar sergilediğiniz
ikiyüzlülük perdesi tamamen ortadan kalktığında, herşey tüm
çıplaklığıyla gözünüzün önünde canlandığında, gizlenme olanağınız artık
kalmadığında söyleyin neler hissederdiniz?
Kimbilir belki de çaldıklarıyla suçüstü yakalanan bir hırsız gibi kalakalırdınız ortada...
Çok acı verir miydi bu seyrettikleriniz size?
Yoksa siz bu acıyı hissetmek için böyle bir filme ihtiyaç duymayanlardan mısınız?
Bu acıları siz zaten çekiyor musunuz?
Geçmişte
ki hatalarımızdan dolayı utanmak, pişman olmak, suçluluk duymak ve
sürekli acı çekmek bu yaptıklarımızın doğal bir sonucu zaten değil mi?
Bunları yapanların sonunun zaten böyle olması gerekiyor değil mi?
Hepimize böyle öğretilmedi mi?
Kulaklarımıza sürekli bu fısıldanmıyor mu hala?
Ben mi yanılıyorum yoksa?
Peki düşündünüz mü hiç acaba hayat ne diyor bize bu konuda?
Hala bir müdahale şansı veriyor mu benliğimizin bu kabuk tutmuş yaralarına?
Hayat, asla değiştirmemize izin vermediği geçmişimizle ilgili olarak her zaman iki tane seçenek sunuyor bizlere...
Ya
geçmişten benliğimize takılan bu kıymıklarla, utanç, pişmanlık,
suçluluk duyguları ile kavrula kavrula acı çekerek yaşamaya devam
edeceğiz...
Ya da zihnimizi, yüreğimizi, ruhumuzu etkileyen bütün
yaşadıklarımıza eşit davranmayı, onları sevmeyi, yürekten affetmeyi ve
sahip çıkabilmeyi öğrenerek, yaşadığımız herşeyin gerekli olduğu için
yaşandığına dair kabullenişimizin getirdiği iç huzurunu hissedeceğiz...
Sizce bu ikisinin dışında hayat başka bir seçenek daha sunuyor mu bizlere?
Değmez dediğin insan, kalbinin her kıvrımına değer ya; hayatın en falsolu küfürlerinden biridir bu aslında..!
25 Aralık 2012
DAVET (KENDİ FİLMİNİZDE BAŞROL OYNAYIN)
Gönderen murat zaman: 00:45
Etiketler: Köşe Yazıları
Subscribe to:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 Comments:
Post a Comment