Seni Beklerken...
Sen daha gelmeden Sevincim
Masanın örtüsüyle Koyu yeşil camların üstündeydi
Kafamdan şimşek gibi bir umut geçiverdi
İlk kez nedensiz, keyif için bir yüreğe dokundum
Düşünmek dengeyi ölçeğinde tartmak mıdır
Düşünmeyi kaskatı vurdum.
Artık hem uygar hem ilkelim
Yıllardır böyle zorlu olmamıştı kış
İçimde soğuğun ve yalnızlığın acısı
Bir buzdağı gibi serpilmeden Titreyerek bahar
İlk yağmurunu dün gece toprağa döküverdi. Bir dostun yolladığı
Mor menekşeleriyle de Bu kez, utanarak çiçeğini gönderdi.
(Atların toynaklarında, meydanlarda değil savaş.Bir sele zeytin gibi yemyeşil, insana sunuyor onu doğa. İlk çekirdek insanda. Kanla dolu, avutulması olanaksız yüreğimiz. Ağaç tomurcuğa kesiyor. En ilkeliyle, biz çekirdeğiz.)
Burada bütün kuşkularımla bilmem kaçıncı ağırlığında gecenin
Yüzündeki benleri sayar gibi, yanlışlıklar güzele durdu, güzelim.
(Gizlemek mi istiyordun? Uzun trenlerin uzun camlarından kardan çiçeklere dek.. Neşeyle ıslık çalan bir kamyonete ve iki dağın arasındaki kıvrılan şoseye dek..Konuşmaktan daha tehlikeli değildir susmak. Düşünmemek için konuş. Düşünmemek için ver tutamadığın sevgini.Ben ilk kez böylesine yumuşacık ve edilgenim.)
Bütün hızıyla koşuyordu önceden
Ayrılık senin yanındayken de..
Akşam birden bastırdı.
Ne aynaya yapışmış
Senin çingene karanfilin
Ne benim elverir diyemediğim
Yaklaşan, tutsaklıktan beter
Korkum geçebildi
haykırışını gençliğimin.
(Unutmayı öne aldık. Korkmadık unutmaktan. Dinsel törene girercesine, avuçlarımızdan gözlerimize onarılmaz gücü serptik. Bu beden yaşlılık, bu beden hastalık ve bu beden ölümken, inanç doruğuna yine onunla sıçradık.)
Uyuyor yaşam, Rüzgarsız.
En çukurdaki Ağaç gibi
Onu bol ışığıyla yaşamın
Biz uyandırdık.
Sen daha gelmeden Sevincim
Masanın örtüsüyle Koyu yeşil camların üstündeydi
Kafamdan şimşek gibi bir umut geçiverdi
İlk kez nedensiz, keyif için bir yüreğe dokundum
Düşünmek dengeyi ölçeğinde tartmak mıdır
Düşünmeyi kaskatı vurdum.
Artık hem uygar hem ilkelim
Yıllardır böyle zorlu olmamıştı kış
İçimde soğuğun ve yalnızlığın acısı
Bir buzdağı gibi serpilmeden Titreyerek bahar
İlk yağmurunu dün gece toprağa döküverdi. Bir dostun yolladığı
Mor menekşeleriyle de Bu kez, utanarak çiçeğini gönderdi.
(Atların toynaklarında, meydanlarda değil savaş.Bir sele zeytin gibi yemyeşil, insana sunuyor onu doğa. İlk çekirdek insanda. Kanla dolu, avutulması olanaksız yüreğimiz. Ağaç tomurcuğa kesiyor. En ilkeliyle, biz çekirdeğiz.)
Burada bütün kuşkularımla bilmem kaçıncı ağırlığında gecenin
Yüzündeki benleri sayar gibi, yanlışlıklar güzele durdu, güzelim.
(Gizlemek mi istiyordun? Uzun trenlerin uzun camlarından kardan çiçeklere dek.. Neşeyle ıslık çalan bir kamyonete ve iki dağın arasındaki kıvrılan şoseye dek..Konuşmaktan daha tehlikeli değildir susmak. Düşünmemek için konuş. Düşünmemek için ver tutamadığın sevgini.Ben ilk kez böylesine yumuşacık ve edilgenim.)
Bütün hızıyla koşuyordu önceden
Ayrılık senin yanındayken de..
Akşam birden bastırdı.
Ne aynaya yapışmış
Senin çingene karanfilin
Ne benim elverir diyemediğim
Yaklaşan, tutsaklıktan beter
Korkum geçebildi
haykırışını gençliğimin.
(Unutmayı öne aldık. Korkmadık unutmaktan. Dinsel törene girercesine, avuçlarımızdan gözlerimize onarılmaz gücü serptik. Bu beden yaşlılık, bu beden hastalık ve bu beden ölümken, inanç doruğuna yine onunla sıçradık.)
Uyuyor yaşam, Rüzgarsız.
En çukurdaki Ağaç gibi
Onu bol ışığıyla yaşamın
Biz uyandırdık.
0 Comments:
Post a Comment